- Ürün Özellikleri
- Ödeme Seçenekleri
- Yorumlar (0)
- Tavsiye Et
- Resimler
- Öneri Kutusu
-
86.SAYI - ŞUBAT 2022
Günümüzde sadece ölümler değil, ölüm karşısındaki tavrımız da değişiyor. Üstelik bu değişim, kısa zaman aralıklarıyla gerçekleşmeye devam ediyor. Her birkaç senede bir, insanın ölümle kurduğu ilişkinin yeniden ele alınmasını gerektiren gelişmeler oluyor. Salgın boyunca bir yandan da ölüm hakkında düşünme fırsatı bulduk. Başlarda, ölü bedenlerin de sakıncalı sayıldığı, tedirgin edici ölümlerle karşılaştık. Sokaklarda kıvranarak ölen insanlar distopik filmlerden sahneler gibiydi. Sonra ölüler birer rakama dönüştü. Dijital dünyanın son numaraları, bizi yeni tür ölümlerle de tanıştırıyor. Metaverse dahilinde yaşamak mümkün olduğu gibi ölmek de mümkün. Bilgisayar oyunlarında ölüm-kalım mücadelesi veriyoruz. Sosyal medyadaki emek verilmiş, büyük hesabımız ölebiliyor. Yaptığımız bir stratejik hata bizi sosyal medyada ölü mesabesine indirebiliyor. Nihayet bu sayısında yeni ölümleri, bugünün insanları olarak ölümle kurduğumuz yeni ilişkileri ele alıyor.
Dosya, Merve Akbaş, Kübra Kuruali Yaşar ve Aleyna Ayan’ın Prof. Dr. Faruk Karaca’yla yaptığı söyleşi ile açılıyor. Karaca, “Gerçek Ölüm Unutulduğunuz Zaman Başlar” başlıklı söyleşisinde farklı kültürlerdeki ölüm ritüellerini, bunun anlam dünyamızda kapladığı yeri akademik çalışmalarına atıflarda bulunarak açıklıyor. Nihâl İşbilen ise ölümcül hastalıklara yakalanan insanlara ve yakınlarına verilen maneviyat danışmanlığının ne olduğunu ve hastaların kendi süreçleri içinde değişen ölüm algısını anlatıyor. Klinik psikolog Ahmet Furkan Demir de Merve Akbaş’a verdiği söyleşide birebir çalıştığı gassal, kazıcı ve cenaze imamlarının psikolojik durumlarını, ölümü konumlandırmalarını ve günlük yaşamda ölümle bu kadar iç içe olmanın sonuçlarını anlatıyor. Adem Sağır, mültecilerin yaşamları ve ölümleri üzerinden bir okuma yaparak “Ucuz Ölümler” başlıklı yazısında incelemeler yapıyor. Dijital hayatın ön planda olduğu şu dönemde ölümün yaşadığı anlam dönüşümünü de Ümmühan Molo, “Dijital Ölümsüzleşme: Ölen ve Geride Kalan Arasında Bir Kopya Temsil” başlığı altında irdeliyor. Beyza Karakaya bugünün ölüm biçimlerini masaya yatırıyor. Kültürlere göre değişen ölümler ve ölüm törenlerini de Aleyna Ayan kaleme alıyor. İkbal Bakır ise “Temsil Edilemezliğin Sınırlarında: Ölümü Anlamak ya da Anlamamak” başlığı altındaki yazısıyla dosyadaki yerini alıyor.
Nihayet’in Kayıtlar, Hayat Memat ve Kültür Atlası sayfalarında da okuru birbirinden önemli yazılar bekliyor.
Mustafa Özel, “Nâbî, Özal ve Robinson Crusoe” başlıklı yazısında Türkiye’nin ekonomi modelinin yakın tarihini edebiyatla harmanlayarak yorumluyor.
Cihan Aktaş, Mukhtaran Bibi’nin hayat hikâyesini masaya yatırıyor.
“Tibet’e Âşık Bir Casusun Unutulmuş Öyküsü” başlığı taşıyan yazısında Şehzâde Şenay da Sarat Chandra Das portresi kaleme alıyor.
Samet Tınas insanlık tarihi boyunca insanın neyi, nasıl aradığına mercek tutarken, Ömer Yalçınova, Nurettin Topçu’nun tek romanı olan Reha’nın Niyazi Bey’ini yorumluyor.
Hüseyin Türkan, hezarfen Necmeddin Okyay’ın bir rol model olarak bugünümüze yaptığı katkıları kaleme alıyor.
Mustafa Uçurum, Peyami Safa’nın gizemli yüzünü tartışırken, Mustafa Olgun, “Rastlaşmalar” başlığı altında Nijer’e dair fotoğraflı izlenimlerini sunuyor.